Son Kuşlar - Sait Faik Abasıyanık
Bir delinin bizim delinin hikayeleri. Hep hayatın içinden hep kendimizden. Ne kadar da çabuk hikayelerin ortasında buluyorsunuz kendinizi bu kitapta. Empati yapsanız Sait için yazamamanın ancak bir afakanlar dünyasında boğulmak ya da kalem ve kağıdın dayanılmaz cazibesine karşı bir çıldırma hali olduğu hissedilir yoksa nasıl akar bu harfler işaretler...
"Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım.
Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum.
Ada 'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım."
Kitap tanıtımına hiç bakmadan okuduğunuzda da üstteki cümleler taht-ı revana kuruluyor. Peki Kahraman Bey...Size yılları karıştırıyor. Bir martı ile beraber ağlıyorsunuz.
Lafı uzatmayayım ; Onu tanımak için kitabın sonunda Mercan Ustalarını ölümsüzleştiren iki dosttan Bedri Rahmi nin gözlüğünü takıyorsunuz ;
"Hikayeyi okudum. En sağlam yazılarından birisiydi.Bir hafta sonra, okuduğumu ve hiçbir yerine takılmadığı söyledim. Sait :
- Onu bir daha yazacağım, dedi.
- Peki bendeki müsveddeler ?
- Müsevvedlere boş ver. Ben yazdığımı beğenmezsem olduğu gibi müsveddeleri atar, yeniden yazarım, dediğini gayet iyi hatırlıyorum."
Sonra olan ise hayret verici belki de değil onun için. Üstad Ara Güler in fotoğrafıyla ölümsüzleşen duruşuyla üstad ile hasret gidermek için eşsiz bir eser.
Yorumlar
Yorum Gönder